9 Ağustos 2025 Cumartesi

ÇOK SEVİP, ÖZÜR DİLEMEYİN/ PART-2

Bazı şeyler başlarken, kimse seni uyarmıyor.
Kimse “Bak, sonunda hiçbir şey olmayabilir.” demiyor.
Sen ise yine de inanıyorsun.
Bütün iyi niyetini, bütün sabrını, hatta gururunu o inanca yatırıyorsun.
Bir kumar masasına oturmak gibi ama ortada krupiye yok, kartları kendi kendine dağıtıyorsun.
Ve kaybettiğinde, suçlayacak kimse bulamıyorsun.
Yine de kızıyorsun.
Evrene… insanlara… bazen de kendine.
Umut, bazen bir armağan gibi görünür.
Oysa çoğu zaman, ağır bir yük taşır gibi hissettirir.
İçten içe bilirsin; olmayacaktır.
Ama “ya olursa”nın sıcaklığı, seni bırakmaz.
O sıcaklık yavaş yavaş yakar insanı.
Ve yanmadan inanç olmaz.
Ben yandım. O yüzden şimdi soğuğum.
İnsan, bir şeye tüm kalbiyle inandığında, onu hak ettiğini sanır.
Sanki iyi niyet görünmez bir mekanizmayı harekete geçirecekmiş gibi.
Ama hayat, böyle bir mekanizma kurmamıştır.
Hayatın düğmesi yok.
Adalet tuşu hiç yok.
Bazen mesele, istediğinin olmaması değildir.
Asıl mesele, olmayınca içindeki boşluğu kabullenememektir.
Ben kabullenemedim.
Çünkü orada hâlâ bekleyen, sabırsız bir çocuk vardı.
Ve çocuklar beklemeyi bilmez; sadece isterler.
Belki mesele kuantum değil.
Belki evren değil.
Belki biz bile değiliz.
Belki bu sadece bir oyun…
Kurallarını bilmeden oynayan, kaybetmeyi öğrenememiş oyuncularız biz.
Ve oyun, kimsenin tarafını tutmuyor.
Yine de, bütün hayal kırıklıklarına rağmen, içimde hâlâ fısıldayan bir yan var.
Bazen sessiz, bazen ısrarcı.
Ama özür dilemeyen.
Çünkü bazı yenilgiler sessiz taşınır.

…Ve bazı sessizlikler, insanı hayatta tutar.
Çünkü bazen susmak, yenilgiyi değil, hâlâ ayakta olduğunu ilan etmektir.
...Ve çoğu zaman; susuyorsak, bitmediğimizdendir.

Saygılar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder