“Birazdan kalkarım” diyorsun. O birazdan dediğin şey, bütün ömrün oluyor. Saate bakıyorsun: Akrep, yelkovanı kovalıyor. İkisi koşuyor, zaman akıyor; sen kımıldamıyorsun. Dışarıda hayat geçiyor, içeride düşünceler çürüyor.
Yalnızlık dediğimiz şey, insanın içindeki görünmez duvar. Kalabalığın ortasında bile yanında taşıdığın bir ağırlık. İnsanlar gülüyor, kavga ediyor, birbirine sarılıyor. Sen sadece bakıyorsun. Gülümsüyorsun bazen, sırf anlaşılmamak için. Çünkü gülümsemek, yokluğunu saklamanın en eski yolu.
Ve korkular… Asıl mesele burada. Biz başarıyı, mutluluğu, sevgiyi istediğimizi sanıyoruz. Oysa en çok korkuya tutunuyoruz. Çünkü korku olmadan çıplak kalıyoruz. İnsan, kendi korkusuna sarılmış bir çocuk gibi yaşıyor. Cesaret dediğimiz şey, aslında alıştığımız o korkuyu kısa bir süreliğine bırakmak sadece. Ama kim yapabiliyor ki?
En çok da unutulmaktan korkuyoruz. Ölüm değil, kaybetmek değil… Asıl korku: yokmuş gibi silinmek. Çünkü insan varlığını başkasının hafızasına kiralamış. Bir gün o hafıza kapanıyor, kiralık yer boşaltılıyor, sen de yok oluyorsun. En trajikomik yanı: O gün geldiğinde unutulmuş olduğunu bilemeyeceksin. İnsan kendi yokluğuna bile şahit olamıyor.
Ve gülüyoruz. Kahkahalarla, sesimizi yükselterek, en çok da kendimizle alay ederek. Çünkü başka türlü katlanılmıyor. Mizah, en ağır yükü taşıyanların sırtında büyüyor. Kahkahalar, gözyaşlarını örtmek için icat edilmiş ucuz bir perde. Bazen o kadar kahkaha atıyoruz ki, gözyaşlarımızı biz bile görmüyoruz.
Sonra dönüp kendimize soruyoruz: “Bütün bunlar neden?” Cevap yok. Olmayacak da. Ama yine de yaşıyoruz. Çünkü yaşamamak daha zor. Her sabah aynı çayı demliyoruz, aynı adımları atıyoruz, aynı şehre uyanıyoruz. Ölümün kesinliğine rağmen, hayatın sıradanlığına katlanıyoruz. Ve arada bir yazıyoruz.
Evet, yazı kalır sanıyoruz. Oysa yazılar da unutuluyor. Kitaplar yanıyor, raflar çöküyor, kütüphaneler toz oluyor. Ama yine de yazıyoruz. Çünkü insan, unutulacağını bile bile kendini anlatmaya devam eden tek canlı. İşte belki de en büyük trajedimiz bu: Sessizliğin ortasında çırpınarak yazmak, kimse duymasa bile.
Ama yine de… yazıyorum. Çünkü yazmazsam eksik kalacağım.
Saygılar..
Işık sizinle olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder